“Üçüncüyü doğurmayacağım artık yeter!”
'Çok kısa bir süre sonra öleceğinizi bilseniz ne yapardınız'
RÖPORTAJ: PINAR YILDIZ YÜKSEL
- Yeni filminizin adı ‘Hayat Sana Güzel’. Sosyal medyada da pek çok insan ‘Tuba hayat sana güzel’ diyor. Öyle mi?
En çok duyduğum cümle bu gerçekten! Kimse beni sevmek ya da fikirlerime saygı duymak zorunda değil. Bu yüzden bunun analizini yapmayı da doğru bulmuyorum. Görmezden geliyorum.
- Evlisiniz, 2 çocuğunuz ve işiniz var. Hayat hiç de kolay değil gibi?
Sosyal medyada paylaştığım fotoğraflar hayatımın mutlu kesimleri. Dolayısıyla insanlar da hep öyle olduğumu sanıyorlar. Hiç öyle değil. ‘Allah kahretsin’ dediğim şeyler de oluyor! Mesela bu hafta işin içinden çıkamadım. İki çocuğum var, bakıcım yok. Film dolayısıyla sürekli koşturmak zorundayım, koleksiyonum ve kitabım çıkıyor. Müthiş bir performansla gece gündüz koşturuyorum. Hatta hayatımın en zor günlerini geçiriyorum. Uykusuzluk ata sporum yani. (Gülüyor)
- Eşiniz Mirgün Cabas yardımcı olmuyor mu size?
Süper yardımcı. İkimiz birlikte hallediyoruz. Şikâyet etmiyor.
-Bir gazeteciyle evli olmak zor mu? Yeter artık dediğiniz durumlar oldu mu?
Mirgün’e değil ama konjüktöre dediğim olmuştur.
- Aynı evin içinde bir gazeteci ve oyuncu. Ego çatışması oluyor mu?
İkimiz de egosu sıfır insanlarız, hiç bu yüzden çatıştığımız olmadı. Şu sıralar o kadar büyük çatışmalarımız var ki hayatla ilgili, birbirimizle çatışacak zamanımız bile olmadı. Basit trajedilere takılacak değiliz.
- Hamileyken film çekmek zor olmadı mı?
Bu benim şansızlığım mı bilmiyorum ama ‘Çakallarla Dans’ta da hamileydim bu filmde de. Çok kötü bir dönemdi. Çocukla ilgili sürekli test yaptırmam gerekiyordu. Bir şeyden şüpheleniyorlardı. Ayaklarım şiş. Sete korkunç geliyor, ama sette her şeyi unutuyordum. Terapi oldu set bana. Bir de hamile olmadan çalışırsam süper olur!
- Üçüncü çocuğu düşünüyor musunuz?
Hayır. Kucağıma iki tane sığıyor. Yeter artık.
- Anne olmayı nasıl görüyorsunuz?
İnsanı ehlileştiriyor anne olmak. Bütün köşelerinizi törpülüyor. Duyguları daha derin hissediyorsunuz. Annelik ve babalık insanın karakterinin taşlarını oynatıyor. Müthiş bir şey bence.
- Demet Akalın’a teklif ettiniz mi gerçekten kızı Hira’yı emzirmeyi?
Çocuklar doğarken en temel hakları anne sütünü tam almaları. Bazı durumlarda annede süt olmayabiliyor. Ben hem çalışıp hem çocuklarıma bakabildim. Süt konusunda çok şanslıydım ve etrafımdaki arkadaşlarıma da bu konuda destek olmaya çalışıyorum.
-Başka birinin çocuğunu emzirmenin kolay olmayacağı kesin!
Biliyorum. Geçen bir arkadaşım doğum yaptı ve sütü gelmedi. Aynı şeyi ona da önerdim. Sana haftada iki paket yollarım, dert etme sen dedim. Temeline bakarsan bu bir sütannelik ve aslında bizim geleneklerimizde de olan bir şey. Ne ara bu durum böyle yabancılaşmış?
-Bir tek siz oldunuz çıkıp da bu teklifte bulunan?
Amerika’da sütanne kulüpleri var. Annenin sütü de olsa ne kadar farklı annelerin bağışıklık sisteminden alırsa o bebeğin daha sağlıklı olacağına inanılıyor. Belirli testlerden geçtikten sonra anneler haftada bir toplanıp birbirlerinin çocuklarını emziriyorlar ya da sağıp veriyorlar. Ben de pek çok arkadaşımdan süt aldım ve çocuklarımı besledim. Kızım hiç hasta olmadı Allah’a şükür.
- Sütün çok gelmesi için ne yapıyorsunuz, tavsiye var mı?
İlk 3 ay süt için bir mesai harcamanız gerekiyor. Düzenli olarak emzirmeli ve sağmalısınız. Bu 3 ayı geçirdikten sonra standarda geçiyor zaten. Bulgur ye ayran iç geleneksel şeyler. Ancak bana iyi gelen başkasına iyi gelmeyebilir. Bol sıvı tüketmek işin temeli aslında. Ama en önemlisi kafanın rahat olması. Hamilelikten bile daha zor bir dönem bu aslında.
- Siz de doğum yaptıktan sonraki o ilk aylarda zorluk çektiniz mi psikolojik olarak?
Hormonal bir şey ve bu dönem geçecek. Böyle düşünüp bedensel hareketliliği arttırmak lazım. Çünkü önce beden hareket ediyor sonra ruh onu takip ediyor.
- Çocuklarınıza kim bakıyor?
Bir dadımız var ama bu dönemde ülkesinde. Babaannesi ve anneannesi dönüşümlü olarak bakıyorlar.
‘Küfür anti depresan etkisi yaratıyor’
- Nasıl bir öyküsü var ‘Hayat Sana Güzel’in? Murat Şeker:
Parayı her şeyden değerli gören bir müteahhitin öyküsü. Müteahhit öleceğini öğrendiğinde ‘kul hakkıyla gelme’ sözünü hatırlıyor ve içini bir korku kaplıyor. Daha önce hakkını yediği kişilerden helallik almak için harekete geçiyor ve bir macera başlıyor.
- Nereli bu müteahhit? M.Ş:
Doğulu ama nereli olduğu o kadar önemli değil. Şevket Çoruh canlandırıyor bu karakteri.
- Nasıl bir film oldu? M.Ş.:
Mizahı kuvvetli eğlenceli bir film oldu. Ancak çelişkiler gerçek. Çünkü Türkiye’de pek çok insan dünyaya kazık çakacaklarmış gibi sadece paranın peşinden koşuyor.
- Tuba Hanım siz nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz? Tuğba Ünsal:
Oynadığım en komik ve eğlenceli karakter oldu. Çirkef, fitne fücur,gerçek hayatta asla arkadaş olamayacağım bir tip Nurcan. M.Ş.: İzleyenlerinen çok şaşıracağı karakter Tuba’nın oynadığı karakter olacak.
- Peki neyi çekti karakterin sizi? T.Ü:
Beni Murat Şeker çekti (gülüyor). Murat ‘Tuba film yapıyoruz’ derse ben de oynarım. Türker İnanoğlu’nun da bunca zamandan sonra film çekiyor olması en büyük faktördü.
- Rolünüzü kendiniz mi seçtiniz? T.Ü.:
Teklif gelince rolümü sorgulamadım. Zaten belli bir karakter için de gelmemişti. İki karakter vardı. Bana Nurcan karakteri daha cazip geldi ve onu seçtim.
- Ses tonu falan da komik bir tip değil mi? T.Ü.:
Ses tonuna gelene kadar daha neler var (Gülüyor) O botoks etkisini göstermek için kalın kalın makyaj yaptık.
- Normal hayatta asla arkadaş olamayacağım biri dediniz, var mı çevrenizde böyle tipler? T.Ü.:
O kadar çok var ki! Onları gözlemleyerek çıkardım bu karakteri. Çok aşinayız aslında gerçek hayatta.
- Türkiye’de komedi yapmak risk mi? M.Ş.:
Risk, yapılmasındaki zorluklar aslında. Çünkü komedi yapacağım derken gülünç duruma düşebilirsiniz ve böyle pek çok örnek var.
- Komedide küfür gerekli bir şey mi? M.Ş.:
Küfür etmenin anti-depresan etkisi olduğunu ve sağlıklı bir şey olduğunu düşünüyorum. Yeri geldiğinde ben de küfür ediyorum. Mesele küfürün yerli yerinde kullanılmasında.
0 yorum:
Yorum Gönder